
KÜÇÜK ÇOCUKLARDAKİ BESLENME BOZUKLUKLARI
Küçük yaşlarda başlayan ve bu yazının ana konusu olan “Beslenme Bozuklukları”ndan farklı olarak “Yeme Bozuklukları” daha çok erken ergenlik hatta sosyal medya baskısı ve bazı diğer çevresel, psikososyal, kültürel, sosyolojik faktörler nedeni ile artık geç çocukluk döneminden itibaren bile başlayabilmektedir.
Günümüz değerlerinde görünüm, moda, güzellik, ünlü olma, ince olma, sosyal medya kullanımı, yaşlanma karşıtı estetik girişimler çok ön planda olduğu için yeme bozuklukları gençler arasında neredeyse epidemiye dönüşmüş durumdadır.
Günümüz Dünyası kendilik değeri olarak beden şekline aşırı önem atfetmektedir. Yani yeme bozuklularının altında çevresel, biyopsikososyal, sosyolojik, genetik, epigenetik (genetik yatkınlığı ortaya çıkaran güzelliğe, zayıflığa aşırı önem veren bakım veren nedeni ile hastalığın ortaya çıkmasının kolaylaşması gibi…), kültürel etmenler vardır.
Bahsedildiği üzere bu yazının konusu her ne kadar beslenme bozuklukları olsa da aradaki temel farklılıkları daha iyi anlayabilmek açısından hem de bazen küçük yaşlardaki beslenme bozukları ile ilişkileri nedeni ile (beslenme bozukluğu olan bebeklerin bakım verenlerde yeme bozukluğu olabilir ya da beslenme bozuklukları zaman ilerledikçe atipik anoreksia ya da bulimia gibi yeme bozuklarına dönüşebilir) yeme bozuklukları ile ilgili de kısaca bilgi verilecektir.
Yeme bozuklukları içinde yer alan “anoreksia nervoza”da beden imgesi ile ilgili çarpıtılmış düşünce ve duygular, kilo almaktan ve kilolu olmaktan ileri derecede korkma, yeme alımının kısıtlanması, beslenememe ile ilişkili tıbbi bozukluklar ve kişi kendini kilolu hissetse de ileri derecede zayıflık mevcuttur. Anoreksia nervoza ile ilgili ayrıntılı bilgilere bu web sitemde daha önce yer verilmişti (https://ozhanyalcin.com/blog/14/anoreksiya-nervoza-nedir-belirti-ve-tedavileri-nelerdir).
Yeme bozuklukları içinde yer alan “bulimia nervoza” ise tıkınırcasına yeme atakları ve bunu takip eden bunları çıkarma davranışları ile karakterizedir, her ne kadar çıkarma davranışı daha çok kusma yolu ile olsa da bazen kabızlık giderici laksatif ilaçlar da kullanılabilmektedir. Bulimia hastalarında da beden algısı ile ilgili bozukluklar ve kilo alma korkusu vardır ama ya genelde normal vücut ağırlığındadırlar ya da hafifçe kiloludurlar, beslenememe ve kusmaya bağlı anoreksia’da olduğu gibi ölümcül olabilecek ciddi tıbbi sorunlar gelişebilir.
Anoreksia hastaları daha obsesif-kompülsif-mükemmeliyetçi hatta silik otistik özellikler gösterebilirken, bulimia hastaları daha dürtüsel olabilirler, ek olarak dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, sınırda kişilik bozukluğu, aile içi ilişki sorunları, çocukluk çağı ihmal ve istismarı ve travma sonrası stres bozukluğu, erken ve sorunlu alkol kullanımı ve madde kullanımı sergileyebilirler.
“Tıkınırcasına yeme bozukluğu” çıkarma davranışları olmadan bir oturuşta kısa sürede çok aşırı derecede yemek yeme atakları ile karakterizedir. Sıklıkla yeme ile ilgili kontrol kaybı söz konusudur. Yeme atağı sonrası utanç, suçluluk sıklıkla görülür. Obezite genelde bu duruma eşlik eder.
Adı geçen bu yeme bozuklukları ciddi tıbbi ve psikiyatrik ikincil sonuçlara yol açabilirler (anoreksia nervoza, bulimia nervozada, özellikle beslenme yetersizliği / malnütrisyon, elektrolit dengesizliği, kardiyak sorunlar, ritm bozuklukları, ani ölüm, sindirim sistemi problemleri, bilişsel-zihinsel bozulma, dikkat sorunları, depresyon, kaygı, sosyal olarak kendini izole etme, okul devamsızlığı, intihar, sürekli hastane yatışları, madde bağımlılığı /tıkınırcasına yeme bozukluğunda obezite, eklem sorunları, kardiyovasküler hastalıklar, inme gibi…).
KAÇINGAN / KISITLI YİYECEK ALIMI BOZUKLUĞU
Aslında uzun zamandır bu rahatsızlıkla ilgili olarak yeterince kanıt olmasına rağmen Amerikan Psikiyatri Birliği (APA) 2013 yılında DSM-5 tanı sınıflandırmasında ilk olarak “Kaçıngan / Kısıtlı Yiyecek Alımı Bozukluğu” tanısına yer vermiştir.
Amerikan Psikiyatri Birliği (APA) DSM-5 tanı sınıflandırmasına göre “Kaçıngan/Kısıtlı Yiyecek Alımı Bozukluğu”;
- Aşağıdakilerden birinin (ya da çoğunun) eşlik ettiği, uygun beslenme ve / ya da enerji gereğinin sürekli karşılanamaması ile kendini gösteren bir yeme ya da beslenme bozukluğu (örneğin yemeye ya da yiyeceklere karşı açıkça ilgi göstermeme; yiyeceklerin duyusal özelliklerinden kaçınma -tat, görüntü-koku gibi duyusal özellikleri; yemek yemenin tiksindirici ve korkutucu sonuçlarıyla ilgili olarak kaygı duyma-boğulma, kusma, hastalanma, bulantı hissetme korkusu gibi)
- Belirgin bir kilo kaybı (ya da çocuklarda beklenen kilo alımını sağlayamama ya da büyümenin duraklaması).
- Belirgin bir beslenme eksikliği.
- Enteral (tüp yardımıyla) beslenmeye ya da ağızdan besin destekçilerine bağlı kalma
- Ruhsal ve toplumsal işlevselliğin belirgin olarak düşmesi.
- Bu bozukluk, ulaşılabilir yiyecek olmaması ya da kültürel olarak onaylanan bir uygulama ile daha iyi açıklanamaz.
- Bu yeme bozukluğu, yalnızca anoreksiya nervoza ya da bulimiya nervozanın gidişi sırasında ortaya çıkmamaktadır ve kişinin vücut ağırlığını ya da biçimini nasıl algıladığıyla ilgili bir bozukluk olduğuna ilişkin bir kanıt yoktur.
- Bu yeme bozukluğu, eşzamanlı bir sağlık durumuna bağlanamaz ya da başka bir ruhsal bozuklukla daha iyi açıklanamaz. Bu yeme bozukluğu, başka bir durum ya da bozukluk bağlamında ortaya çıkarsa, söz konusu durum ya da bozukluğun yol açabildiğinden daha ağır olur (yani verilen tepki aşırı abartılıdır) ve klinik açıdan ayrıca ele alınmayı gerektirir.
Kaçıngan / Kısıtlı Yiyecek Alımı Bozukluğunu tanımlayan yemeye ya da yiyeceklere karşı açıkça ilgi göstermeme; yiyeceklerin duyusal özelliklerinden kaçınma -tat, görüntü-koku gibi duyusal özellikleri; yemek yemenin tiksindirici ve korkutucu sonuçlarıyla ilgili olarak kaygı duyma-boğulma, kusma, hastalanma, bulantı hissetme korkusu gibi özellikler; otizm spektrum bozukluğu tanısı olan, çoklu nörogelişimsel sorunları ve duyusal entegrasyon sorunları gösteren çocuklar, travma sonrası beslenme bozukluğu (tıbbi girişim – endoskopi, erozif madde yutmasına ikincil tıbbi durumlar, nazogastrik sonda takılması, asfiksi-boğaza ciddi bir şey kaçması…) sergileyen çocuklar ve eskiden infantil anoreksia diye anılan bozukluğa sahip çocukların gösterdiği beslenme ve yeme paternlerine benzemektedir.
Anoreksia nervoza ve bulimia nervoza gibi yeme bozukluklarından farklı olarak Kaçıngan / Kısıtlı Yiyecek Alımı Bozukluğu’nda çarpıtılmış bir beden algısı veya kilo verme isteği bulunmamaktadır. Bu bozukluğa sahip olan çocuklar yemek yeme veya belirli yiyeceklere karşı aşırı kaygı ve stres sergilerler, bu da gıda alımında ciddi kısıtlılığa, nutrisyonel-besinsel eksikliklere, büyüme geriliğine ve psikososyal zorluklara yol açar. Çocuklar bir miktar aşırı seçici yeme davranışı ve gıda fobisine benzer özellikler sergilerler.
Seçici yeme bir bozukluk sayılmasa dahi bilinen bir tıbbi fenomendir, bazen tedavi gerektirecek düzeyde tıbbi sorunlara yol açabilir ve 3-11 yaş arasındaki çocukların %13-22 arasında görülüyor olabilir. Yeme konusunda esnek davranamayan çocukların %18-40’da sorunlar ergenlikte de devam etme eğiliminde olabilir.
Kaçınma, ilgilenmeme, aşırı seçici yeme “Kaçıngan / Kısıtlı Yiyecek Alımı Bozukluğu”nun tipik bulguları olsa da bunu normal seçici yeme ve yeme ile ilgili öfke duymadan ayırmada epizodların sıklığı, kalori alımı göz önüne alınmalıdır. Öfke atakları daha nadir ise ve günlük gereksinimin altında kalori alımı ile sonuçlanmıyorsa bu tanı çocuk için düşünülmemelidir.
Kaçıngan / Kısıtlı Yiyecek Alımı Bozukluğu büyük ihtimalle sıklık olarak çocukluk ve erken ergenlik döneminde (nadiren yetişkinlikte) ortaya çıkıyor gibi görünmektedir. Çok merkezli bir çalışmada beslenme sorunları ile ilgili tıbbi birimlere başvuran çocuk ve ergenlerin %14’de Kaçıngan / Kısıtlı Yiyecek Alımı Bozukluğu tanısına rastlanmıştır.
Kaçıngan / Kısıtlı Yiyecek Alımı Bozukluğu; bakım veren ve çocuk etkileşim sorunları, duyusal aşırı duyarlılık ya da duyarsızlık (duyusal entegrasyon sorunları), gelişimsel bozukluklar (otizm spektrum bozukluğu özellikleri, otistik eğilimler gibi), travmatik yaşantılar, kaygı-anksiyete ya da yemeyi zor ve ağrılı durumlara sokan tıbbi girişim öyküleri gibi pek çok etken tarafından tetiklenebilir.
Üç boyutlu bir modele göre “Kaçıngan / Kısıtlı Yiyecek Alımı Bozukluğu” gelişiminde tat alımı ve iştah düzenlemesinde anormalliklere yatkınlık sağlayan genetik bir eğilimden bahsedilmektedir. Travmatik deneyimler bu genetik yatkınlığı tetikleyebilir ve gıda alımında kısıtlama yaratabilirler. Bu teoriyi destekleyecek araştırmalara ihtiyaç vardır.
Çevresel olarak anksiyöz ve gergin ebeveynlik stili ve ebeveynlerdeki yeme bozuklukları Kaçıngan / Kısıtlı Yiyecek Alımı Bozukluğunun gelişimine yol açabilir. Bazı gıdalara yönelik yanlış bilgilenme ve ön yargı oluşumu, ebeveynlerin yanlış, gergin ve korkutucu, kandırıcı yemek yedirme stilleri, boğazına yemek kaçması veya kusmanın travmatik ve boğucu bir deneyim gibi yaşanması çocuklarda bazı yiyeceklerden kaçınma ve Kaçıngan / Kısıtlı Yiyecek Alımı Bozukluğu gelişimi ile ilişkili olabilir.
Otizmi olan bireylerde anoreksia nervoza ve Kaçıngan / Kısıtlı Yiyecek Alımı Bozukluğu sıklığı daha fazladır ya da bunlarla ilişkili bulgulara daha sık rastlanır. Erken tanı ve tedavi ile gidişat daha iyi olabilir yoksa gidişat bu olgularda daha kötü seyredebilir. Otizm özellikleri olan bireylerde özellikle Kaçıngan / Kısıtlı Yiyecek Alımı Bozukluğu sıklığı, anoreksia nervozaya göre daha fazla gibi durmaktadır.
Kaçıngan / Kısıtlı Yiyecek Alımı Bozukluğu nörogelişimsel bozukluklarla yakından ilişkilidir, çok merkezli çalışmalarda Kaçıngan / Kısıtlı Yiyecek Alımı Bozukluğu tedavisi yürüten kliniklerde otizm spektrum bozukluğu oranları %3-23 aralığında, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu sıklığı %3-39 aralığında, özgül öğrenme bozukluğu sıklığı %10-31 aralığında, zihinsel yetersizlik veya genel gelişimsel gecikme oranı %26-38 aralığındadır.
İlginç olarak bazı çalışmalarda nörogelişimsel bozukluklardaki Kaçıngan / Kısıtlı Yiyecek Alımı Bozukluğu gelişimi ile erken dönemdeki duyusal sorunlar-duyusal entegrasyon sorunları arasında ilişki bulunamamıştır. Bazı çalışmalarda duyusal entegrasyon sorunları, duyusal aşırı duyarlılık veya hiposensivitesi olan nörogelişimsel bozukluğu olan bireylerde sadece “yüksek zarardan kaçınma” ve “değişiklik, yeniliklere ve sürprizlere azalmış tolerans” mizaç özellikleri varsa Kaçıngan / Kısıtlı Yiyecek Alımı Bozukluğu gelişimi ile arasında ilişki bulunmuştur.
Özellikle psikolojik yön en önemli anahtar rolü oynuyor olabilir. Obsesif-titiz-evhamlı-kaygılı ebeveynlerin aşırı koruyucu-kollayıcı ve kaygılı yetiştirme yöntemleri, çocuğu yemeye zorlamaları, çocuğun az yediğini düşünmeleri, ağlamaları sürekli acıkma ile bağdaştırıp çocuğu yeterince besleyemediklerini düşünmeleri ve kendilerini çocuklarını dahi besleyemeyen yetersiz ebeveynler olarak görmeleri, sürekli yemesine karışmaları, elini, ağzını sürekli silmeleri, çocuğu aşırı yedirmeye çalışmaları, çocuğun normal iştahsızlık dönemlerinde aşırı kaygıya kapılmaları, büyümenin yavaşladığı dönemlerdeki az yemeyi felaketleştirme eğiliminde olmaları; çocuk ve ebeveyn için keyif-haz saati olması gereken yemek yeme dönemlerini her iki taraf için de işkence saatine dönüştürür. Bu etmenler Kaçıngan / Kısıtlı Yiyecek Alımı Bozukluğu gelişiminde muhtemelen en fazla rol alan etmenlerdir. Ayrıca bu etmenler tedavide de en çok üzerinde durulmayı hakkeden yatkınlaştırıcı sebepler olabilir.
Sıklıkla Kaçıngan / Kısıtlı Yiyecek Alımı Bozukluğu’na sahip bireyler üzüntü, kaygı, yemek ve yemek ile ilgili endişeler gibi duygusal düzeyde zorluklar gösterirler. Bu yoğun olumsuz duygular yemeğe karşı ilgi kaybına yol açar. Bu çocuklar açlık-tokluk döngülerini kaybetmiş gibidirler ve aç olduklarını algılamayıp sıklıkla yemek yemeyi unutur ya da ihmal ederler (dikkat bozukluğundan ayrı olarak). Yediklerinde de sıklıkla erkenden doyup, şiştiklerini söylerler, bu çocuklar ek olarak mide boşalması, bağırsak perilstaltizmi yani hareketinde sorunlar da gösteriyor olabilirler.
Yemek yemeye karşı koyma eğiliminde olan çocuklar sıklıkla depresyon, yaygınlaşmış ve genelleşmiş bir kaygı hali ya da boğulma korkusu (travmatik deneyimler sonucu) gibi duygusal ve davranışsal farklılıklar gösterebilirler. Bu çocuklar ayrıca yemek saatleri dışında da daha fazla sinirlilik, öfke, karşı koyma, irritabilite, ağlama, dikkat dağınıklığı, alert halde bulunma ve huzursuzluk sergileyebilirler.
Tedavisinde hastane yatışı gerekebilir, tedavi ekibinde pediatrist, çocuk ve ergen psikiyatristleri, erişkin psikiyatristleri psikologlar, çocuk gelişim uzmanları, beslenme uzmanı ve diyetisyen, çocuk gastroenteroloğu, dil-konuşma ve yutma terapisti, ergoterapist (özellikle otizm özellikleri gibi nörogelişimsel sorunları olan çocuklarda duyusal entegrasyon sorunları, çiğnemede bozuklular, yutmada zorluklar görülebilir) yer alabilir.
Psikolojik etmenler önemli rol aldığından bakım veren – çocuk etkileşimini bozan tüm konular üzerinde durulur (bakım verenin psikiyatrik tedavisi, beslenme eğitimi, video üzerinden ebeveynlik ve besleme eğitimi, davranışçı yöntemler, bağlanma temelli yaklaşımlar, oyun temelli yaklaşımlar, çocuğun iştah, uyku gibi düzenleme becerilerini yönetebilme, aile temelli tedaviler, ebeveyn eğitimi, çocuğun ayrılma, bireyselleşme ve otonomisini destekleyen ebeveyn tutumlarının pekiştirilmesi, çoğaltılması, bakım verenin yeme-beslenme-besleme ile ilişkili yanlış inanış ve tutumlarının çalışılması), duyusal hassasiyetler üzerinde durulabilir (ergoterapi, duyu bütünleme terapisi).
Aile apartmanı söz konusu ise sınır koyma ve ebeveynlerin otonomisi üzerine çalışılmalıdır. Sıklıkla olduğundan eğer ebeveynlerde anksiyete bozukluğu, depresyon, obsesif-kompülsif bozukluk, obsesif-kompülsif kişilik bozukluğu, borderline-sınırda kişilik bozukluğu, yeme bozukluğu varsa bunların psikiyatrik tedavisi üzerinde mutlaka durulmalıdır.
Anksiyete, travmatik deneyimler, karşı koyma, duyusal hassasiyetler, bulantı ve çabuk öğürme, iştah artışına yönelik siproheptadin”, “mirtazapin”, “risperidon”, “olanzapin” gibi ilaçlar tedavide ayrıca düşük dozlarda kullanılabilir. Travmanın ön planda olduğu olgularda düşük doz serotonin geri alım inhibitörleri (özellikle sertralin), olanzapin ile birlikte kullanılabilir.
Özellikle “vitamin B12”, “vitamin C”, “demir”, “çinko” ve “folik asidin” eksikliği varsa bunlar iştah, tat alma kalitesi, duygu durum ve enerji ile yakından ilişkili olduğundan hemen bunların eksiklikleri giderilmelidir.
İnfantil anoreksia
DC:0-5 Erken Çocukluk ve Bebeklik Dönemindeki Gelişimsel ve Ruhsal Bozuklukların Tanısal Sınıflandırmasından önce kullanılan 3 yaş altı tanılama sistemi DC:0-3R’da yer alan “infantil anoreksia” beslenme konusunda ayrılma, bireyselleşme ve otonomi kazanımındaki bozukluklarla giden organik olmayan beslenme bozukluklarının içinde en fazla kullanılan ve bilineniydi. İnfantil anoreksia ilk olarak organik olmayan beslenme bozuklukları adı altında bir ayrılma bozukluğu olarak ilk kez bazı vaka serilerinde yer almıştır.
“İnfantil Anoreksia” artık daha yeni bir tanılama sistemi içinde olması nedeni ile “Kaçıngan / Kısıtlı Yiyecek Alımı Bozukluğu” altındaymış gibi düşünülebilir ama anne-bebek etkileşimine aşırı önem atfettiğinden burada bahsetmeden geçilmek istenmemiştir.
İnfantil anoreksia genellikle ilk 3 yaşta özellikle de bebeğin otonomi kazanmaya ve bebekte ayrılma-bireyselleşmenin ilk işaretlerinin görüldüğü dönemde, ayrıca kaşık kullanmaya ve kendi kendini beslemeye başlayabildiği 9. ve 18. aylar arasında ortaya çıkar. DC:0-3R “infantil anoreksia tanı kriterleri”;
- a) çocuğun en az 1 aydır yeterli miktardaki besini yemeyi reddetmesi ve büyüme geriliği olması
- b) çocuğun açlık hakkında iletişimde bulunmaması ve yemeğe ilgi duymaması
- c) Çocuğun gıda reddinin travmatik bir olay sonra başlamamış olması ve altta yatan tıbbi bir hastalıkla ilişkili olmaması şeklinde belirlenmiştir.
Bebeklik döneminde beslenme davranışının nasıl olduğunu belirleyen en temel etmen anne—çocuk ilişkisidir ve bu ilişkideki bozulmalar beslenme sorunlarına yol açabilirler. Bebeğin çevresindeki ilişkisel dinamikler bebeğin beslenmesini etkileyebilir ve aile içindeki ilişki zorlukları beslenme bozuklukları ile de yakından ilişkilidir. Maternal yani annedeki psikopatoloji (psikolojik bozukluklar) özellikle de depresyon bebeğin sosyal ve duygusal gelişimini olumsuz yönde etkileyebilir ve bebeklerde gelişimsel gecikmelere yol açabilir.
Annelerdeki depresyon küçük çocuk ve bebeklerde, çocuklarda hem beslenme, hem yeme, hem de bağlanma sorunlarına yol açabilir. Örneğin beklenmedik ve ani şekilde prematür bir bebeğe sahip olan bir anne bu durumu bir kayıp ve yas süreci gibi deneyimleyebilir. Anne bu sırada şok, çocuğu ihmal etme, öfke, utanç, suçluluk, depresyon ve sosyal izolasyon yaşayabilir ve tüm bunlar ebeveynin bakım verebilme kapasitesini bozabilir.
DC:0-3R’da “beslenme davranışı bozuklukları” altında yer alan “infantil anoreksia” haricinde, “Durum Düzenlemesine Bağlı Beslenme Bozukluğu”, “Bakımveren-Bebek İletişimi-Etkileşimi-Karşılıklığı ile İlişkili Beslenme Bozukluğu”, “Duyusal Gıda Tiksinmesi”, “Travma Sonrası Beslenme Bozukluğu” yer alır.
DC:0-5 ERKEN ÇOCUKLUK VE BEBEKLİK DÖNEMİNDEKİ GELİŞİMSEL VE RUHSAL BOZUKLUKLARIN TANISAL SINIFLANDIRMASINA GÖRE BEBEKLİK, ERKEN ÇOCUKLUK DÖNEMİNİN YEME BOZUKLUKLARI
Bebek/küçük çocuklarda yeme bozuklukları, ebeveynleri birinci basamakta (aile hekimi ve pediatri hekimi) tedavi aramaya yönlendiren en yaygın davranış sorunları arasındadır. Bebek ve küçük çocukların %25 ila %40’ının bakım verenleri beslenme sorunları bildirebilmektedir (çoğunlukla yavaş beslenme, yemeyi reddetme, yemek seçme-picky eater veya kusma).
Yaş küçüldükçe beslenme ve yeme sorunlarında hem psikojenik hem de tıbbi nedenlerin bir arada bulunma olasılığı artmaktadır (mesela ruminasyon-geviş getirme bozukluğu olan çocuklarda, sıklıkla reflü veya gastrit olması gibi).
Duyusal iğrenme (duyusal entegrasyon sorunu, obsesif-kompülsif bulgu öncülü), regülasyon sorunları (aşırı uykuya meyil nedeni ile ememe, aşırı hareketlilik nedeni ile yiyememe, bazen hatta emerken uykuya dalamama, açlık-tokluk döngüsünün oturmaması ki – bu patolojik besleme davranışları olan çocukların annelerinde de olabilir), ağız ve boğaz bölgesinde travmatik tıbbi prosedürlere maruz kalma ya da boğulma korkusu yaşama gibi travmatik süreçlerin (DC: 0-3R’da “travma sonrası beslenme bozukluğu” olarak adlandırılmıştı, travma sonrası stres bozukluğu benzeri belirtiler) hepsi yeme problemlerinin gelişiminde etkilidir ve tedavi planlaması için önem arz ederler.
Ek olarak en önemli konulardan biri ise bakım verenlerin beslenme esnasındaki etkileşimleridir ki bunlar; “duyarlı”, “kontrol edici”, “hoşgörülü”, “aşırı kaygılı ve girici”, “aşırı obsesif ve titiz” veya “ihmal edici” olabilir.
Bir bebeğin veya küçük çocuğun etkileşimleri “işbirlikçi”, “dirençli” (örneğin kafayı çevirme, ağzını kitleme), “karşı koyan tarzda” veya “çatışmalı” (yiyecekleri atma, yaşına uygun olmayan tarzda her yere sürme gibi) olabilir.
Aşırı Yeme Bozukluğu
DC:0-5 tanı ölçütleri
Aşağıdaki kriterlerin tümü karşılanmalıdır.
- Bu bozukluğu olan küçük çocuklar, aşağıdakilerden her birini göstererek aşırı yemek yer veya yemeye çalışırlar;
- Küçük çocuk, yemek/beslenme sırasında sürekli olarak aşırı miktarda yiyecek arar.
- Küçük çocuk tekrar tekrar yemek zamanları veya planlanan beslemeler arasında aşırı miktarda yiyecek arar veya yer.
- Bu bozukluğu olan küçük çocuklar, aşağıdakilerden en az ikisiyle görülür şekilde, yiyecek ve yeme ile aşırı derecede meşguldür;
- Küçük çocuk başkalarından yemek alır veya çöp kutularını karıştırır.
- Küçük çocuk yemek yerken ağzının içine yiyecek doldurur.
- Küçük çocuk tekrar tekrar yemeklerden (örneğin bir sonraki yemekten) bahseder ya da bebek / küçük çocuğun oyunlarında yiyecek temaları baskındır.
- Kriter A’daki davranışların önlenmesi halinde küçük çocuk sıkıntılı hale geliri
- Bozukluğa bağlı belirtiler ve ailenin belirtiler karşısında geliştirdiği tutumlar, küçük çocuğun ve ailenin işlevselliğini aşağıda sıralanan durumlardan bir veya daha fazlası yoluyla bozar:
- Bebekte / küçük çocukta sıkıntıya yol açar;
- Bebeğin / küçük çocuğun ilişkilerini engeller;
- Bebeğin / küçük çocuğun yaşından beklenen aktivitelere veya rutinlere katılımını engeller;
- Ailenin günlük aktivitelere veya rutinlere katılımını engeller veya
- Bebeğin / küçük çocuğun yeni beceriler öğrenmesini ve onları geliştirmesini kısıtlar ya da gelişimsel ilerlemeyi engeller.
Yaş: Bu tanı 24 aydan küçük çocuklara konulamaz.
Süre: Belirtiler 1 aydan daha uzun süredir mevcut olmalıdır.
Belirtiniz: Eğer küçük çocuğun kilosu 95 persentilin üstündeyse ayrıca belirtilmelidir.
Aşırı yeme bozukluğu 2 yaş altı çocuklarda nadiren görülür çünkü yiyecek aramak sözel ve motor-hareket becerilerinin yanı sıra bir dereceye kadar özerklik gerektirir. Toplum çalışmalarında küçük çocukların %10’da aşırı iştah bildirilir. Obezite için bir risk faktörüdür.
Küçük çocuğun aç olmadığı zaman beslenmesi gibi küçük çocuğun beslenme ipuçlarına bakım verenin duyarlılığının kronik-süreğen bir şekilde uyumsuz olması, açlık ve doyma hislerine karşı verilen cevabın bozulmasına yol açarak aşırı yeme davranışının gelişiminde rol oynayabilir. Bakım verenlerin küçük çocuğun nasıl ve ne kadar yiyeceğine dair aşırı kontrolcü olması da aşırı yemek yemeye katkıda bulunabilir.
Annenin stres, depresyon ve kaygı belirtileri tepkisiz besleme stilleri (kontrolcü, hoşgörülü olmayan, katılımcı olmayan) ile ilişkilidir. Gereksinime uygun olmayan beslenme küçük çocuklarda zayıflık ve aşırı kilolu olma durumları ile ilişkilidir.
Ayırıcı tanıda zamanla yani yaş büyüdükçe Prader-Willi Sendromu ve hipotiroidizm akla gelebilir, eş tanı olarak aşırı yeme bozukluğuna Duyusal İşlemleme Bozukluğu (duyusal entegrasyon sorunları) ve Erken Çocukluk Döneminin Depresif Bozukluğu eşlik edebilir.
Yetersiz Yeme Bozukluğu
DC:0-5 tanı ölçütleri
Aşağıdaki kriterlerin tümü karşılanmalıdır.
- Bebek / küçük çocuk, yaşından beklenenden sürekli olarak daha az yer.
- Bebek / küçük çocuk, aşağıdaki uyumsuz yeme davranışlarından birini veya daha fazlasını gösterir:
- Yemek konusunda süreğen ilgisizlik.
- Yemek yemekten korkarak kaçınma.
- Beslenme sırasında regülasyonda-kendini düzenleme ve ayarlamada zorluk (örneğin tekrar tekrar uykuya dalma, uyanıklığı sürdürememe, aşırı alert-uyanık olma, sürekli ağlama, irritabilite, huzursuzluk..).
- Sadece uyurken yemek yeme.
- Katı gıdalara geçilememe (Otizm özelliği olan çocuklarda da sık görülür, yutma zorlukları, blendır bebekleri…).
- Sadece kendisi tarafından konulan özel koşullar bakım verenler tarafından yerine getirildiğinde yemek yeme (örneğin televizyonun, tabletin önünde belirli bir programla, oyuncaklarla ve hikayelerle, bazen de bunlara eşlik eden kandırmalarla..).
- Son derece titiz ve seçici olma, belirli renk veya dokudaki yemekleri reddetme ya da alışılmadık derecede kısıtlı yemek yelpazesini reddetme (otizm özelliği gösteren çocuklarda ve duyusal entegrasyon sorunu olan çocuklarda da sık görülen bir özellik).
- Yutmadan yemeği uzun süre ağızda tutma (nörogelişimsel sorunları olan çocuklarda olabilir, çiğneme zorlukları sık olabilir).
- Uyumsuz yeme davranışı bir tıbbi durum veya ilaç etkisi ile daha iyi açıklanamaz.
- Bozukluğa bağlı belirtiler ve ailenin belirtiler karşısında geliştirdiği tutumlar, küçük çocuğun ve ailenin işlevselliğini aşağıda sıralanan durumlardan bir veya daha fazlası yoluyla bozar:
- Bebekte / küçük çocukta sıkıntıya yol açar;
- Bebeğin / küçük çocuğun ilişkilerini engeller;
- Bebeğin / küçük çocuğun yaşından beklenen aktivitelere veya rutinlere katılımını engeller;
- Ailenin günlük aktivitelere veya rutinlere katılımını engeller veya
- Bebeğin / küçük çocuğun yeni beceriler öğrenmesini ve onları geliştirmesini kısıtlar ya da gelişimsel ilerlemeyi engeller.
Yaş: Herhangi bir yaş belirteci yoktur
Süre: Belirtiler 1 aydan daha uzun süredir mevcut olmalıdır.
Belirtiniz:
- Kilo kaybı olup olmadığını
- Beklenen kilo alımında eksiklik olup olmadığını.
Klinik olarak katı gıdayı reddetme, iştahsızlık, yemek seçme ve boğulma korkusu gibi farklı yelpazelerde bulgular görülebilir. Kilo kaybı veya beklenen kilo alımının yetersizliği sık olarak görülür.
Uzamış, çatışmalı, işkenceye dönmüş yemek saatleri, stresli yemek zamanları, uygun özerk beslenmenin eksikliği, 1 yaşından sonra hala gece beslemeye çalışma, uzun süreli meme emme (2 yaş üstü) veya süt emmenin birincil beslenme şekli olması ve kalıcılaşması, biberonla uzun süre beslenme ve yeni dokuların tadına bakmayı reddetme tipik özellikler arasında yer alır. Yemek seçme genellikle bu bebeklerin / küçük çocukların ailelerinde gerginlik ve sıkıntı ile ilişkili olmasına rağmen her zaman düşük kilo ile ilişkili olmayabilir. Bazı bebekler / küçük çocuklar spesifik kokulara, dokular, görünümler ve tatlara karşı tiksinti gösterebilirler (otistik spektrumda olup duyusal entegrasyon sorunları gösteren bazı bebek ve çocuklar gibi). Klinikte memeden kesilmeye aşırı tepki verme de yer alabilir.
Az yeme, yaşamın ilk aylarında annedeki depresif ve anksiyöz bulgularla da ilişkili olabilir ve bazen bu anne temelli ilişkiden bahsedilecek olursa “ilişkiye özgü bir yeme azlığı” olabilir. Bu durumda “Bebeklik / Erken Çocukluk Döneminin İlişkiye Özgü Bozukluğu” uygun tanıdır.
Ağır seçici yeme sıklıkla ilk yaşın ikinci yarısında özellikle katı gıdalara geçişte görülebilir (otizm gibi nörogelişimsel bozukluğu olan çocuklarda katı gıdalara geçişte, çiğneme ve yutmada sorunlara nadir rastlanılmaz).
Bebeklerin ve küçük çocukların %25-40’ının bakım verenleri beslenme özellikle kusma, yavaş beslenme ve yemeyi reddetme problemi yaşadıklarını bildirmektedir.
Çok eski zamanlardan beri de otizm özellikleri olan bazı çocuklarda bebeklikten itibaren kabızlık, ishal, aşırı seçici yeme, iştahsızlık, reflü, gastrit gibi gastrointestinal sistem sorunlarına daha sık rastlandığı bilinmektedir (otizm özellikleri olup sindirim sistemi bozukluğu sergileyen bazı çocuklarda probiyotik kullanımının yeri olabilir).
Özellikle yaş küçüldükçe sindirim sistemi sorunlarında hem tıbbi-organik, hem de psikojenik, hem de biyopsikososyal etmenlerin aynı anda olma olasılığı artmaktadır. Fakat aşırı iştahsızlık bebeklerin ve küçük çocukların %3-10’da daha ciddi etkilenmelere yol açabilir.
Şiddetli yeme bozukluğu olan bireylerin bakım verenleri ile ilişkisi daha bozuk olabilir, bakım verenlerde takıntılar, kaygı, depresif duygu durum sık görülebilir bunlar bakım vermeyi olumsuz etkileyebilir. Gene şiddetli yeme bozukluğu olan bebekler, sağlıklı çocuklara kıyasla sonraki dönemde daha fazla duygusal ve davranışsal problemler gösterebilirler.
Çalışmaların çoğunda, bebeklik çağında yeme ve uyku bozukluklarının fizyolojik regülasyon-düzenleme bozukluğu belirtileri olarak görülebileceği sonucuna varılmıştır. Ağlama, uyku veya yeme problemi olan bebek ve küçük çocuklar, özellikle çok sorunlu ailelerde, sağlıklı çocuklardan daha fazla davranış problemi gösterirler.
Seçici yeme, özellikle ebeveynler bebeğin, küçük çocuğun yeme davranışına tepki vermeyi bıraktığında (övgü, eleştirme vs…) sıklıkla zaman içinde kendiliğinden iyileşir.
Annedeki bulimia ve anoreksia nervoza gibi yeme bozuklukları çocukta beslenme bozukluğu riskini arttırır. Maternal yani annedeki stres (yetersizlik hissi, çocuğumu yeterince besleyemiyorum hissi..), depresyon, anksiyete-kaygı bulguları, ev içi çatışmalar yanıtsız beslenme stilleriyle ilişkilidir (kontrolcü, hoşgörülü olmayan, katılımcı olmayan). Dolayısıyla yanıtsız beslenme, bebek ve küçük çocuklarda düşük kilolu olma ile ilişkili olabilir.
Ailenin yemek etrafındaki çatışması yaygındır, her kafadan bir ses çıkabilir ve gerginlik yeme sorununun şiddetlenmesi için kendi başına bir risk faktörü haline gelir.
Ebeveynlerin beslenme uygulamalarının hem bebek / küçük çocukların aşırı yeme ve hem de yetersiz yeme davranışları ile yakından ilişkili olduğu bulunmuştur. Bu bulgu, problemli beslenme etkileşimlerinin ilişkisel mi yoksa bebek-küçük çocuğun kendisi ile mi ilgili olduğu sorusunu gündeme getirir. Kural olarak çocuğun yeme sorunlarının bir veya daha fazla birincil bakım veren ile sınırlı olduğuna dair kanıt olmadığı sürece, tanı bir yeme bozukluğudur. Bebeğin, çocuğun sadece bir bakım verenle çok ya da az yediğini gösteren kanıtlar varsa tanı, yeme sorunları ile birlikte olan “Bebeklik / Erken Çocukluk Dönemi İlişkiye Özgü Bozukluk” tanısı olur.
Ayırıcı tanıda nazofarenks, gırtlak, trakea-nefes borusu ve yemek borusunu etkileyen yapısal anomaliler; nörogelişimsel bozukluklar; oral aşırı duyarlılık ve oral motor fonksiyon bozukluğu; sistemik hastalıkların yanı sıra; gastroözefageal reflüye bağlı özefajit-yemek borusu iltihabı gibi organik ağrı nedenleri gibi yetersiz yeme bozukluğunun tıbbi nedenleri yer alır.
Kistik fibrozis hastalığı olan çocuklar genellikle yavaş yeme, zorlukla çiğneme, sıvıları tercih etme, katı yemeyi reddetme ve yeni yiyeceğe karşı isteksiz olma özellikleri gösterebilirler.
Gastroözefageal reflülü bebeklerde ki bunlarda hem tıbbi, hem psikososyal etmenler aynı anda etyolojide yer alabilir, daha düşük kalorili gıdalar alırlar, katı gıdaya karşı daha az uyum becerilerine sahiptirler ve daha isteksizlerdir, gıdaları reddetme olasılıkları daha yüksektir ve beslenme zamanları daha zahmetli ve zordur.
Atipik Yeme Bozukluğu
DC:0-5 tanı ölçütleri
Aşağıdaki kriterlerin tümü karşılanmalıdır.
- Bebek / küçük çocuk, aşağıdakilerden en az birini içeren anormal yeme belirtileri gösterir:
- İstifleme – bebek / küçük çocuk, alışılmadık yerlerde (örneğin yatakta, masa çekmecesinde) yiyecekleri saklar)
- Pika – besin değeri olmayan maddeleri yeme alışkanlığı (çinko, demir eksikliği ile ilişkili olabilir, iki yönlü ilişki) (ciddi nörogelişimsel sorunlar ve ihmal ile ilişkili olabilir)
- Ruminasyon – geviş getirme, yiyecekleri geri çıkarma ve tekrar yutma paterni (ciddi nörogelişimsel sorunlar ve ihmal ile ilişkili olabilir)
- Bebek / küçük çocuğun anormal yeme davranışı bir tıbbi durum veya ilaç etkisi ile daha iyi açıklanamaz.
- Bozukluğa bağlı belirtiler ve ailenin belirtiler karşısında geliştirdiği tutumlar, küçük çocuğun ve ailenin işlevselliğini aşağıda sıralanan durumlardan bir veya daha fazlası yoluyla bozar:
- Bebekte / küçük çocukta sıkıntıya yol açar;
- Bebeğin / küçük çocuğun ilişkilerini engeller;
- Bebeğin / küçük çocuğun yaşından beklenen aktivitelere veya rutinlere katılımını engeller;
- Ailenin günlük aktivitelere veya rutinlere katılımını engeller veya
- Bebeğin / küçük çocuğun yeni beceriler öğrenmesini ve onları geliştirmesini kısıtlar ya da gelişimsel ilerlemeyi engeller;
- Yaşa uygun büyüme eğrilerinin yakalanamaması ile sonuçlanır.
Yaş: Herhangi bir yaş belirteci yoktur
Süre: Belirtiler 1 ay süre ile mevcut olmalıdır.
Belirtiniz:
- Hangi atipik yeme bozukluğu paterninin olduğunu
- Beklenen kilo alımında eksiklik olup olmadığını.
- Diş çürüğü, anemi-kansızlık gibi tıbbi sonuçlar olup olmadığı.
Bazı pika vakalarında demir ve çinko eksikliği bildirilmiştir. Bazı pika vakalarına bağırsak tıkanması veya delinmesi, paraziter enfeksiyonlar, kurşun zehirlenmesi eşlik edebilir.
Pika ve ruminasyon vakalarında duygusal ihmale maruz kalma (kendi vücudu üzerinden haz arama davranışı), otizm, zihinsel yetersizlik, bilişsel gerilik, gelişim geriliği ve diğer nörogelişimsel bozukluklara daha sık rastlanır.
Pika için en önemli risk faktörleri belirgin gelişimsel gecikme, ebeveyn denetiminin eksikliği ve ihmaldir. Ruminasyon ve istifçilik için ise ihmal, uyaran eksikliği ve ciddi şekilde bozulmuş ebeveyn – bebek/küçük çocuk iletişimi ve etkileşimidir.
Pika; otizm, şizofreni, zihinsel yetersizlik, trikotillomani, deri yolma bozukluğu (skin pricking) ve Klein-Levin Sendromuna eşlik edebilir.
Ruminasyon ayırıcı tanısında gastroözefageal reflü, kusma, pilor stenozu, hiatal herni ve Sandifer Sendromu yer alır.
İstiflemeye, obsesif kompülsif bozukluk eşlik etmesi nadir değildir.

